Marka Tescil

 

MARKA TESCİLİNDEN DOĞAN HAKLARIN KAPSAMI

Tescilli bir marka sahibine münhasır hak sağlar ve marka sahibinin üçüncü kişiler tarafından markasının izinsiz kullanımını önleme yetkisi vardır. Bu önleme hakkı, yayın tarihi itibariyle hüküm kazanır.

Marka tescilinden doğan hakların kapsamı 556 Sayılı KHK’nin 9.maddesinde açıklanmıştır.

Aşağıda belirtilen hallerde , marka sahibinin izin alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi vardır.

 Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak , tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması,
 Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde , işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması,…

Aşağıda Belirtilen durumlar marka sahibinin talebi üzerine yasaklanabilir:

 İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. Tescilli marka veya logonun başkası tarafından mal veya ambalajı üzerine konulması marka hakkına tecavüz olup, marka sahibinin talebi uzerine yasaklanabilir.

 İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya stoklanması. Marka sahibinin izni olmaksızın , markayı taşıyan malların başka bir kişi tarafından piyasaya sürülmesi , marka hakkına tecavüz oluşturur.

 İşareti taşıyan malın ithali ve ihracı: Marka sahibinin izni olmadan markayı taşıyan malların yurt dışından ithal edilmesi veya ihraç edilmesi de marka hakkına tecavüzdür. Bu nedenle biz sadece ihracat yapıyoruz, bizim yaptığımız marka taklidi sayılmaz, şeklindeki bir düşüncenin hukuken bir geçerliliği bulunmamaktadır. Bu nedenle Türkiye’de başkası adına tescilli bir markanın, Türkiye pazarına girmeden sadece ihraç amaçlı olarak üretilmesi ve yurt dışına gönderilmesi durumunda MARKA SAHİBİNİN TALEBİ ÜZERİNE , TAKLİT ÜRÜNLERE, ürünlerin üretildiği fabrikalarda, depolarda ve ihracat yapılırken GÜMRÜKLERDE el konulabilir ve taklit ürünü üretenler hakkında savcılıklar tarafından KAMU DAVASI açılabilir.

 İşaretin iş evrakı ve reklamlarda kullanılması.


MARKA HAKKINA TECAVÜZ SAYILAN DURUMLAR

Markaya Tecavüz; “Marka sahibi veya yetkili kıldığı kişinin izni olmaksızın, markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin ticaret sırasında markanın tescili kapsamında bulunan mal veya hizmetlerde kullanılması” şeklinde tanımlanmaktadır.

Markaya tecavüz sayılan filler 556 Sayılı KHK’nin 61.maddesinde tek tek açıklanmıştır. Bu filler sırasıyla;

 KHK’nin Marka Tescilinden Doğan Hakların Kapsamını açıklayan 9.maddesinin ihlal edilmesi.
 Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
 İhlal yoluyla kullanılan taklit markalı ürünleri satmak, dağıtmak, ticari amaçla elde bulundurmak.
 Marka sahibinin verdiği lisans haklarını, marka sahibinin izni olmadan genişleterek kullanmak veya izinsiz başkasına devretmek.
 Marka ihlal fiillerine ortaklık yapmak, İhlal fillerinin yapılmasını teşvik etmek veya kolaylaştırmak.
 Taklit markalı ürünlerin nereden alındığını bildirmekten kaçınmak.

MARKA SAHİBİNİN HUKUK VE CEZA MAHKEMELERİNDE AÇABİLECEĞİ DAVALAR VE TALEPLERİ

 Marka sahibi, marka hakkına tecavüz fillerinin tespiti için delillerin tespiti davası açabilir.

 Marka hakkına tecavüz fillerinin durdurulmasını talep edebilir.

 Üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyayı üretmeye yarayan araçlara el konulmasını talep edebilir.

 Marka sahibi , el konulan taklit ürünlerin mülkiyetinin kendisine verilmesini talep edebilir.

 Marka sahibi, el konulan ürün ve araçların üzerindeki markaların silinmesini, veya silinmesi mümkün değilse imhasını talep edebilir.

 Marka sahibi , markayı izinsiz kullananlardan maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.

 Marka sahibi , mahkemeden, maddi ve manevi tazminatın yanında ayrıca yoksun kaldığı kazancı talep edebilir. Yoksun kalınan kazanç 556 Sayılı KHK’nin 66.maddesine gore marka sahibinin seçimine gore , aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine gore hesap edilir.

  • Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanılması ile elde edebileceği muhtemel gelire gore
  • Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca gore
  • Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline gore.

 Marka sahibi mahkeme kararının yayın yoluyla kamuya duyurulmasını talep edebilir.

 Marka sahibi, Taklit ürünlere ithalat veya ihracat sırasında gümrük idarelerince ihtiyati tedbir niteliğinde el konulmasını talep edebilir.

 Marka sahibi, Cumhuriyet Savcılıklarına, Marka Taklit suçunu işleyenler hakkında şikayette bulunarak , Savcılık kararıyla güvenlik güçlerince taklit ürünlere el konulmasını ve taklit ürünleri üretenler ve satanlar hakkında KAMU DAVASI açılmasını talep edebilir.

MARKA TAKLİT SUÇUNU İŞLEYENLERE VERİLECEK CEZALAR

Başkasının tescilli markasını taklit eden, taklit markalı malları satan, ithal veya ihraç eden, ticari amaçla elde bulunduranlar hakkında, marka sahibinin
Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulunması sonucunda , güvenlik güçlerince taklit mallara el konularak, suçlular hakkında Savcılık tarafından KAMU DAVASI açılmaktadır. Taklitçiler hakkında hangi cezaların uygulanacağı 4128 Sayılı kanunla düzenlenmiştir.

Bu cezalar şunlardır:

 İki yıldan dört Yıla kadar hapis cezası
 Altı yüz milyon liradan bir milyar liraya kadar para cezası (Bu cezalar her yıl artmaktadır. Örneğin 2002 yılında ortalama 10 milyar Türk Lirası ceza verilmektedir.)
 İşyerlerinin bir yıldana az olmamak üzere kapatılması ve bir yıl
ticaretten men cezası verilmektedir.

Asliye Ceza Mahkemelerince verilecek cezaların haricinde, marka taklit fiilini işleyenler hakkında Hukuk Mahkemelerinde , taklit markalı ürün miktarı da dikkate alınarak milyarlarca Türk lirası maddi ve manevi tazminatın taklitçiden alınarak , marka sahibine verilmesine karar verilmektedir.

Kanunun çıktığı 1995 yılından beri Asliye Ceza Mahkemelerince , taklit markalı üreten ve satanlar hakkında verilen kararlarda yüzlerce kişiye hapis ve para cezası verilmiş, bu cezaların büyük bir çoğunluğu Mahkeme Kararıyla ertelenmiş, bir kısmı da cezalar verildikten sonra temyiz aşamasında , şikayetçinin vazgeçmesi sonucunda cezalar düşürülmüştür.

2001 yılı başından beri bazı illerimizde , marka suçlarıyla ilgili davalara , Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemeleri bakmaktadır. Sınai mülkiyet haklarıyla ilgili ihtisas mahkemelerinin yaygınlaşması halinde, taklit olaylarının azalacağını ve tescilinin öneminin daha çok anlaşılacağı kanaatindeyiz.

 

 

Esas Sayısı : 2017/147
Karar Sayısı : 2017/126

 

“Marka hakkına tecavüz suçu 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. ve
30. maddelerinde düzenlenmiştir. Mezkur kanunun 29. maddesinde; marka hakkına
tecavüz sayılan fillerin neler olduğu düzenlenmiş, “Marka sahibinin izni olmaksızın,
markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, Marka sahibinin izni olmaksızın,
markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit
etmek, Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın
taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı
taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal
işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair
sözleşme yapmak için öneride bulunmak, Marka sahibi tarafından lisans yoluyla
verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu haklan üçüncü kişilere devretmek marka
hakkına tecavüz sayılan fiiller olarak sayılmıştır.
6769 sayılı Yasanın 7. maddesinde ise marka tescilinden doğan hakların
kapsamı ve istisnaları düzenlenmiştir. Buna göre marka hakkı sahibi izinsiz olarak
yapılması halinde 2. fıkra kapsamında “Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir
işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması, Tescilli marka ile
aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya
benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile
ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin
kullanılması, Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın,
tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi
nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek
veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep
olmaksızın kullanılması fillerinin önlenmesini talep etme hakkı düzenlenmiştir.
6769 sayıl Yasanın 30. maddesinde ise marka hakkına tecavüze ilişkin cezai
hükümler düzenlenmiş, “Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle
tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da
ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan
üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır, Marka
koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan
kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır, Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek,
lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis
ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır, Bu maddede yer alan suçların
bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik
tedbirlerine hükmolunur denilmek suretiyle sanıklar hakkında hapis ve adli para cezası
öngörülmüştür.
Kanun hükümlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere yasa koyucu; marka
taklitçiliği, karıştırma ihtimali yaratma, marka koruması işaretini kaldırma, marka hakkı
üzerinde yetkisiz tasarruf ve markanın tanınmışlığına tecavüz eylemlerini suç olarak
düzenlemiş, söz konusu eylemler için hapis ve adli para cezası uygulanmasını kabul
etmiştir.
Suçlar çeşitli kıstaslardan hareketle tasnife tutulduğunda marka hakkına tecavüz
suçlarının ekonomik suçlar kategorisinde mütalaa edilmesi gerekir. Ekonomik suç ise;
ekonomik düzenin tesisi ve şekillendirilmesine dair kuralları ihlal etmek suretiyle, toplumun
ekonomik düzenin sağlıklı işleyişi üzerindeki haklı menfaatlerini zarara uğratan yahut zarara
uğratma tehlikesi taşıyan suçlardır. Ekonomik suçlar neticeleri açısından ortak özellikler
taşıyan birden fazla suç tipinin yer aldığı sınıflandırmayı ifade eder. Her ne kadar marka
hakkında tecavüz suçları ekonomik suçlar kategorisinde mütalaa edilse de ekonomik suçlan
oluşturduğu kabul edilen eylemlerin sınırlandırılması, ekonomik suçların kapsamının
belirlenmesi; sınırsız insan ihtiyaçlarının kıt kaynaklarla karşılanması sürecinde üretim
teknolojileriyle de birlikte sürekli değişen ve gelişen dinamik yapıya sahip ekonomik yaşam
içerisinde mümkün değildir.
5237 sayılı TCK’nın 1. maddesinde; “Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve
özgürlüklerim, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığım ve çevreyi, toplum
barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.” şekline düzenlenmiştir. Yasakoyucu ceza
hukuku alanında yetkisini kullanırken toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç
sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve ölçülerde ceza yaptırımları ile karşılanmaları gerektiği ve
hangi hal ve hareketlerin ağırlaştırıcı veya hafifleştirici neden olarak kabul edileceği
konularında takdir yetkisine sahip ise de; takdir yetkisi sınırsız olmayıp Anayasa ve Ceza
Hukukunun temel ilkeliyle bağlıdır. Hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçman, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı
sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk devletinde yasakoyucu, ceza siyasetinin
gereği olarak Anayasa’nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla
cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağına, bunlara
verilecek cezanın türü, miktarı, artırım ve indirim nedenleri ve oranlan ile suçun takibine ve
yargılama usulüne ilişkin koşullar öngörebilir. Ceza Kanunun amaçlarından olan toplumsal
düzeni koruma amacı cezalandırmanın haklılığını ortaya koymada tek başına yeterli olmayıp
fiilinin ceza hukuku anlamında yaptırana bağlanması için gereklilik bulunmalıdır. Hukuk
devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesi uyarınca düzenlemelerde öngörülen yaptırım,
insan onuruna aykırı bulunmamalı ve suçla yaptırım arasında bir ölçüsüzlüğe yol açmamalıdır.
Ölçülülük ilkesi “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır/‘Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını
“gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını,
“orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü
ifade etmektedir. Bir kuralda öngörülen düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç arasında da
“ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. Bu husus kendisini
ceza hukukunda “ikincilik” ilkesiyle göstermektedir. İkincilik ilkesine göre ceza hukuku son
çaredir. Ve ceza hukuku dışındaki tedbirlerle yeterli koruma sağlanabiliyorsa yasakoyucu ceza
düzenlemesi yoluna başvurmamalıdır. Marka hakkında tecavüz suçu için kanunda öngörülen
yaptırım da nazarı dikkate alındığında temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin en
ağırını içermektedir. Özellikle karıştırma ihtimali ve markanın tanınmışlığına tecavüz
eylemlerinin cezai yaptırıma bağlanması ceza hukukunun ikincilik ilkesine aykırıdır.
Karıştırma ihtimali kavramı sübjektif değerlendirmeyi gerektiren mahkemelerin farklı
sonuçlara ulaşmaktan kurtulamayacağı yargılamalara neden olmaktadır. Zira 1994 yılında
kabul edilen Türkiye’nin de taraf olduğu Agreement On Trade -Related Aspects Of Intellectual
Property Rıghts( TRIPS), antlaşma metnine göre marka taklitçiliğine ilişkin fiillerin ticari
ölçekte olması aranmakta, 61. madde metninde “ticari ölçekte ve bilerek tabiri”
kullanılmaktadır: Yine antlaşmaya göre marka taklitçiliğe dair eylemlerin engellenmesi adına
taraf devletlerin kabul edeceği yaptırımların caydın nitelikte olması yeterli görülmekte, taraf
devletlere hapis cezası düzenleme yükümlülüğü getirmemektedir.
Yine kanunda düzenlenen ve Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları
izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek, şeklinde ifade edilen marka
hakkı üzerinde yetkisiz tasarruf suçu da Anayasanın 38. maddesinde düzenlenen, kimse,
yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden
alıkonulamaz.” şeklindeki ilkeye ve ceza hukukuna hakim olan son çare olması ilkesine
aykırılık taşımaktadır. Bir eylemin ceza hukuku yaptırımına bağlanması o fiilin işlenmesi
dolayısıyla toplumsal açıdan verdiği zarardan daha fazlasına neden olacaksa, ceza kanunun
amacı dışına çıkılmış olur.
Ekonomik suçlar, icra ediliş şekli ve neticesi açısından malvarlığı suçlarına nazaran
karmaşık yapıya sahip olup kovuşturulması özel çaba ve teknik bilgi gerektiren suçlardır.
Muğlak yapısı da dikkate alındığında malvarlığı suçlarına nazaran ceza hukukundaki yeri
tartışmalıdır. Kaldı ki ekonomik suçun herkes tarafından işlenemeyeceği, failler açısından
belirli özelliklere sahip olmasının aranacağı, mahsus suç özellikleri taşıdığı aşikârdır. 6769
sayılı Kanunun düzenlenmesinde ise, markanın taklit edildiğini bilmesi gerektiği hâlde
şeklinde muğlak belirleme yapıldıktan sonra satan, dağıtan, başka bir şekilde ticaret alanına
çıkaran, ithal işlemine tabi tutan, ihraç eden, ticari amaçla elde bulunduran veya bu ürüne dair
sözleşme yapmak için öneride bulunanlar fail olarak düzenlenmiştir. Nitekim ekonomik
yaşamda tedbirsizlik veya dikkatsizlik göstermek, çevresel faktörlerinde etkisiyle
karşılaşabilecek bir durumdur. Aksi yönde düşünce birçok davranışın cezalandırılması
tehlikesiyle karşı karşıya kalınması sorununu getirecektir. Kanun metininde yer alan bilmesi
gerektiği hâlde ifadesi ekonomik suçlarda kastın ispatı hususunda mahkemelerde görülen ceza
yargılamalarında, ceza kanununa hakim olan gereklilik, ölçülülük, şüpheden sanık yararlanır
ilkesi ve ultima ratio (son çare olma) ilkeleri ışığında kastın tespiti hususunda önemli
problemleri beraberinde getirmektedir. Marka hakkına tecavüz suçu ile birlikte kaçakçılık
suçundan yargılanmakta olan sanıklar ile ticari hayatın alt kesimini temsil eden üretim
faaliyetinde katkısı olmadığı halde satıcı ya da dağıtıcı konumunda olan ya da ticari hayatının
başlangıç safhasında olup daha önce hiçbir ticari deneyimi bulunmayan sanıklar arasında suçun
yasal unsurlarının oluşup olmadığı noktasında tereddütlere neden olmaktadır. Aynı zamanda
şekli suç olması sebebiyle, marka hakkında tecavüz suçunda manevi unsur olan kastın
tespitinde ekonomik suçlar için aranan özelliklere sahip olup olmadığı tartışmalı olan sanıklar
kanun metininde yer alan bilmesi gerektiği hâlde ifadesi nedeniyle özen yükümlülüğü ile karşı
karşıya bırakılmaktadır. Çoğu ceza yargılamalarında sanıkların sırf tacir olmaları kastın
varlığına karine teşkil etmekte, uygulamada sorunlara neden olmaktadır.
Bu neden ve açıklamalar karşısında ilgili yasa maddelerinin iptali için Anayasa
Mahkemesi’ne başvurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: GEREKÇESİ YUKARIDA AÇIKLANDIĞI ÜZERE;
Sanık hakkında uygulanması ihtimali bulunan “6769 sayılı Sınai Mülkiyet
Kanunu’nun 29. ve 30. maddelerinin Anayasanın 2. maddesinde düzenlenen “Hukuk Devleti”
ilkesine, Temel Hak ve Hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin 13. maddesinde yer alan “Ölçülülük
İlkesi”ne, suç ve cezalara ilişkin esaslara dair 38. maddesindeki “Hiç kimse, yalnızca
sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden
alıkonulamaz “ ilkesine, aykırı olduğu kanaati ile 6769 sayılı Kanunun anıla hükümleri resen
Anayasaya ay kın görülerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 152. maddesi uyarınca
mahkememizce resen Anayasaya aykırılık İDDİASINDA BULUNULMASINA,
Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın GERİ
BIRAKILMASINA,”

error: -- TELİF HAKKI --